Tüketen, tükenir...
"Bu büyük deprem bize hiçbir şeyin bizim olmadığını, bir anda elimizden çıkabileceğini, emanet olduğunu ve verilen bütün nimetlerin nasıl kullandığımızın hesabının sorulacağını gösterdi. Canımızın bile bir anda bizden alınacağını yakinen gördük."
Hayrünnisa YURÇ
-İmtihan salonu olan bu dünyada refah dönemini yaşıyoruz. Her şey bol bol elimizin altında, yediklerimiz önümüzde, yemediklerimiz ardımızda. hepsinin bize emanet olarak verildiğini, imtihan edildiğimizi unuttuk ne yazık ki.
Hepsini kendimizin zannettik, yaşadığımız bu büyük deprem bize hiçbir şeyin bizim olmadığını, bir anda elimizden çıkabileceğini, emanet olduğunu ve verilen bütün nimetlerin nasıl kullandığımızın hesabının sorulacağını gösterdi. Hiç aklımzdan geçmezken canımızın bile bir anda bizden alınacağını yakinen gördük. Hani sonbaharda ağaçların altına hızla dökülen yapraklar vardır, vazifelerini tamamlamışlar ve toprağa geri dönmektedirler ya, işte şimdi birden dökülüverdi yapraklar ve gönüllere gamlar yağdı. Bize de evimize kadar giren bu acılara bakıp dersler çıkarmak düştü. inşallah tam olarak ibret alır ve büyük dersler çıkarırırz, tesiri geçmez...
Halimize şöyle bir bakınca üzülerek söylüyorum çok bir değişiklik yok. En çok üzüldüğüm ekmeklerimizin hala çöplerde olması, israf bataklığından çıkamamamız. Evlerimizdeki eşyaların çok fazla olması da ayrı bir sorun. Şehrimize gelen depremzede ailelere vermek üzere eşya toparlayan bir arkadaşım şöyle diyordu, “Çok bir şey almamaya dikkat ettiğim halde o kadar çok fazla şey varmış ki evimde şaşırdım.”. Evet , lazım olur, yedek olsun diye aldığımız, veya hatırası var diye evlerimizde tutuğumuz çok eşyamız var. İhtiyacımızdan fazla yiyecek stoklayan bir toplum da olduk maalesef.
Ramazan ayı bunları anlamak için çok büyük bir fırsat. Zengini fakiri iftar edince, yediğimiz her şeyin ne kadar değerli ve tatlı olduğunu daha iyi anlıyoruz. Zor zamanlar geçiren kardeşlerimiz varken sofralarımız dört dörtlük olmamalı. Elimize emanet olarak verilen bunca nimetin hesabının sorulacağını ve bize Rabbimiz tarafından gönderilen bunca nimetin kıymetini bilmemiz gerekiyor. Sahip olduğumuz bu nimetleri bulamayan o kadar çok insan var ki, ihtiyacımız kadar alır, değerini bilerek tüketirsek onlara da kalır...
Eskiden anne ve ninelerimiz bir tek pirincin bile ziyan olmasına razı olmazlar, ekmek kırıntılarını dikkatle yerler, suyu israf etmezler her şeyin kıymetini bilirlerdi. Şimdi biz bu bollukta öyle bir kadir kıymet bilmez hale geldik ki, artık hiçbir şeyin değerini bilemez olduk, canımızın bile!..
Yaşadığımız ve acılarını yaşamaya devam ettiğimiz bu büyük felaketten sonra artık uyanmanın zamanı geldi ve geçiyor. Allah korusun kıtlık, yokluk olunca mı uyanacağız. Bunca nimet elimizin altına gelinceye kadar ne aşamalardan geçiyor, kolay gelmiyor evimize ve sofralarımıza. Bizi de Rabbimiz Araf Suresinin 31. Ayetinde uyarıyor, “Yiyin, için israf etmeyin, çünki Allah israf edenleri sevmez.” Diyor. İsraf edenler şeytanların kardeşleridir diyor. İsra suresi 26 ve 27. ayetlerde, uyarılar yapılıyor.
İsraf konusunda çoğunlukla bu iş biz kadınların elinde. Yemekleri yiyeceğimiz kadar pişirip, ekmeği yiyeceğimiz kadar alıp artanları değerlendirmemiz gerekiyor. Şimdi mutfaklar sıcak, muhafaza edebilmek için buzdolabına koymamız gerekiyor. Çocuklara tabaklarını sünnetlemeyi öğretmemiz, ekmek kırıntılarını yemeyi öğretmemiz gerekiyor. Nimete hürmet gerekiyor ve bunu bir dava haline getirmek, bu nimetlerin emanet olduğunu, elimizden alınabileceğini unutmamak gerekiyor. Bu dünyayı atalarımızdan emanet olarak aldık, çocuklarımıza bırakacağız ve onların daha güzel bir dünyada yaşaması için elimizden geleni yapmalıyız. Onlara da israf etmeden yaşamayı yaşatarak, ihtiyacı olanlara yardım etmeyi öğretmeliyiz. Unutmayalım tüketen tükenir...