Mukaddes şehir Kudüs...
Burası Kudüs-ü Şerif, ilk kıblemiz. Miracın ilk basamağı, semalara uzanan Nebilerin bağrında dinlenen velilerin beldesi. Sezai Karakoç’un deyimiyle, Gökte yaratılıp yere indirilen şehir. Mazlum, mağdur, mahzun ve yalnız Kudüs-ü Şerif...
Hayrünnisa YURÇ
-Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde.
Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu,
Varıp eşiğine alnımı koydum,
Sanki bir yer altı nehri çağlıyordu.
Gözlerim yollarda bekler dururum,
Nerde kardeşlerim diyordu bir ses.
İlk Kıblesi benim ulu Nebi’nin,
Unuttu mu bunu acaba herkes.
Burak dolanırdı yörelerimde,
Mirac’a yol veren hız üssü idim,
Bellidir kutsallığım şehir ismimden,
Her yana nur saçan bir kürsü idim.
Hani o günler ki binlerce mü’min,
Tek yürek halinde bana koşardı,
Hemşehrim nebi’ler yüzü hürmetine,
Cevaba erişen dualar vardı.
Şimdi kimsecikler varmaz yanıma,
Mü’minde yoksunum tek ve tenhayım,
Rüzgarlar silemez gözyaşlarımı,
Çöllerde kayıp bir yetim vâhayım.
Mescid-i Aksa’yı gördüm düşümde.
Götür müslümana selam diyordu,
Dayanamıyorum bu ayrılığa,
Kucaklasın beni İslâm diyordu.
Mehmet Akif İnan
Burası Kudüs-ü Şerif, ilk kıblemiz. Miracın ilk basamağı, semalara uzanan Nebilerin bağrında dinlenen velilerin beldesi. Sezai Karakoç’un deyimiyle, Gökte yaratılıp yere indirilen şehir. Mazlum, mağdur, mahzun ve yalnız Kudüs-ü Şerif...
Hayvanların dilinden anlayan, rüzgara ve cinlere hükmeden, kendisine hem Peygamberlik hem de hükümdarlık verilen Süleyman Peygamberin yurdu. Onun babası demiri kolayca eğip bükebilen ve zikre başladığında dağların taşların, ağaçların sesli zikrettiği Davut Peygamberin yurdu. Zekeriyya Aleyhisselamın, Hz Meryem’in, ismi göklerde koyulan Yahya Aleyhisselamın, kendisine tıp ilmi verilen ve halen göklerde yaşayan İsa Aleyhisselamın, Hz İbrahim , Hz İshak, Hz Yakup, Hz Yusuf Aleyhisselamların yurdu. Yeryüzünde en çok Peygamberin yaşadığı, topraklarının Peygamber kanıyla ve en çok Müslüman kanıyla sulandığı mazlum şehir Kudüs-ü Şerif...
Yolda yürüyen yayaların trafiği belirlediği, yaya kaldırımdan yola adım atar atmaz arabaların durduğu, yayalara gösterilen saygının Müslümanlara ve ibadethanelerine saygı gösterilmeyen şehir, Kudüs-ü Şerif...
Üç dinin yaşandığı ve Müslümanların dinini yaşamakta zorlandığı ve her türlü zulme maruz bırakıldığı Mukaddes şehir Kudüs-ü Şerif...
Mehmet Akif Ersoy’un deyimiyle, şarkın en sevgili sultanı Selahaddin-i Eyyubi’nin adını altın harflerle yazdırdığı şehir Kudüs-ü Şerif...
Taşların konuştuğu ve basarken yüreklerin titrediği, hüznün orta yerde koyu bir perde gibi durduğu, ibadetlerin bin ile çarpıldığı, vakur çınar ağaçlarının altlarında gölgelenen peygamberlerden, sahabelerden, velilerden haber verdiği şehir Kudüs-ü Şerif...
Ve hüzünlerin Kubbetüssahra’nın içindeki Peygamber Efendimizn miraca çıkarken bıraktığı ayak izi ve gül kokulu Sakal-ı Şerif’i ile bir nebze de olsa dinlendiği şehir Kudüs-ü şerif...
Mescid -i Aksa’nın yalnızlığını, hüznünü dile getiren, içimizi yakan Ezan-ı Muhammediye’lerin çan seslerine karıştığı şehir Kudüs-ü Şerif...
Peygamber Efendimizin Meymune Annemize, “Mescid-i Aksa’ya gidin, orası mahşerin kurulacağı yerdir.” dediği şehir, Kudüs-ü Şerif. Ve gidip de dönülemeyen şehir, gönlünüzden tutup sizi önce geçmişe, sonra ebedi yolculuğa çıkaran şehir, duaların yakarışların içinizi yaktığı şehir...
Bizi vakarla karşılayan Murabıtların, yani beş vakit namazını Mescid-i Aksa’da kılan ve orayı yalnız bırakmayan nöbet tutan kardeşlerimizin ve ilk Murabıt Hz Meryem’in şehri Mukaddes Şehir, ecdadımızın dediği gibi Kudüs-ü Şerif...
Ramazan ayı dışında Filistin’in diğer şehirlerinden gelmelerine izin verilmeyen ve Mescid-i Aksa’yı dolduran Müslümanların hasretle kucakladığı şehir Kudüs-ü Şerif. Ve Teravih namazı çıkışında ruhumuzu yıkayan Salavat-i Şerifeler eşliğinde sıcak kahve ve hurma ikram edilen, gecelerin gündüzlerden daha coşkulu ve renkli geçtiği, en çok manevi olarak ağırlandığımız şehir Kudüs-ü Şerif...
Harem-i Şerif’de kemerlerin, revakların, şadırvanların, sebillerin, mihrabların, minberlerin, medreselerin ve barışın sembolü zeytin ağaçlarının, sedir ağaçlarının sizi selamladığı şehir Kudüs-ü Şerif. Allah’ın selamı, selameti, rahmeti ve bereketi kıymetini bilenlerin üzerine olsun Kudüs-ü Şerif’imiz...
Ağladım, tükendi gözyaşım ağladım,
Ağladım, mumlar bitti ağladım.
Bitirdi beni vardığım rükular,
Sen de Muhammed’i, Yusuf’u aradım,
Ey Kudüs, Ey Peygamberler kokusu,
Ey yerin ve göklerin avlusu,
Ey Kudüs, Ey yolların ışığı,
Ey parmaklarını yakan güzel çocuk,
Ey Peygamberin geçtiği gölgeli ova,
Hüzünlü gözlerinle ey kentlerin incisi,
Acıdır Müezzinin sesi,
Ey Kudüs ey sevdaya bürünen güzel,
Ey Zeytin ülkesi, Ey selam ülkesi...
Nizar Kabbani.