Ah bu kokular...
Rabbimizin ikramlarından biri de kokular, onların olmadığı bir dünyayı düşünebiliyor musunuz. Her şeyin ayrı ayrı ve çok güzel, özel kokuları var ve beynimizde bu kokuları kodlayan bir merkez var elhamdülillah.
Hayrünnisa YURÇ
-Ah kokular, kokular,
Ruhumu kuşattılar,
Rüzgarın gemisinde,
En nezih yolcu onlar...
Rabbimizin ikramlarından biri de kokular, onların olmadığı bir dünyayı düşünebiliyor musunuz. Her şeyin ayrı ayrı ve çok güzel, özel kokuları var ve beynimizde bu kokuları kodlayan bir merkez var elhamdülillah.
Aradan yıllar da geçse bir koku bizi o yıllara, o olaya bütün teferruratıyla götürebiliyor. En çok gülleri koklarken duygulanıyoruz. Peygamber efendimizi hatırlıyor ve salavatlar getirerek adeta Asrı Saadete gidiveriyoruz, en özel ve en güzel kokunun neden gül kokusu olduğunu anlıyoruz. Kaplıcalarının güzel kokuları geliyor hatırıma, beni çocukluğuma götüren, Ilıca’mızın yaz sıcağında ferahlatan çam kokuları ve Yoncalı’mızın deniz havasına hakim olan yosun kokusu ve Çamlıca’mızın yaşlı çamlarından sesiyle gelen çam kokularını. Rabbim nasıl kuşatmış ve ikram etmiş kokuları...
Ve Antalya’da duyduğum denizin kokusuna karışan çiçek kokularıyla mest olurken, beni sarsan çöp kokuları, Rabbimin işlerini ve bizim işlerimizi anlatan kokular. Bir ilkbaharda ziyaret ettiğimiz Aydın’da duyduğum çiçek açan mandalina kokuları, “Aman Allah’ım, sen nelere kadirsin!” dedirten o bembeyaz güzel çiçekler...
Ve Urfa’daki Halilür Rahman gölü, Hz İbrahim Peygamberin doğduğu yerlerdeki maneviyat kokusu unutulmazların arasında...
Ya masumiyeti anlatan, çocukken taç yapıp başımıza taktığımız saflığı, masumiyeti anlatan papatyaların kokusu, ilkbaharla başlayan ve yıl boyunca sürecek olan kokuların başlangıcıdır papatya kokuları. Daha sonra çiçeklerde, meyvelerde ve dahi sebzelerde duyacağımız kokulara hazırlar bizi...
Ya gül kokulu Medine, Peygamber Efendimizin gül kokusu ılık havasıyla kuşatırken sizi ayrılmayı hiiç istemezsiniz. Mekke’de de ayrı bir koku, tavafın, zem zemin, ihlasın kokusu, tekrar tekrar gelmeyi isterken, gelmek istemeyenler de gelsin ve yaşasın bu güzellikleri dedirten...
Bir de camilerimiz var maneviyat kokan, her biri ayrı ayrı sizi çeken...
İlkbaharın gelişiyle bizi mest eden erguvanlar, zambaklar, geceleri bizi yalnız bırakmayan ve ben buradayım diyen Melisalar, Akşam Sefaları, yeşil çimenlerin arasında fark edemediğimiz mis kokulu kekikler, beni alıp çocukluğuma götüren karanfiller, penceremizin önünde bize bal ikram ederken evimizi ferahlatan mis kokulu mum çiçeğimiz...
Rabbim her birine ayrı ayrı güzel kokular yüklemiş. Bir de hoşa gitmeyen kokular var. Bozulmuş bir yemeğin kokusu, önce bu kokuyla uyarıyor Rabbimiz, “Yeme, zararlı!” diyor. Leş kokan hayvanların kokusu bizi rahatsız ederken, kainatta temizlik görevi yapan yırtıcı hayvanlara hiç de kötü gelmiyor. Allah onlara bu kokuları duyurmadığı gibi, onların vücudunu da ona göre ayarlamış, severek yiyorlar. Yaratılan her şeyin çok derin hikmetleri var, her biri bize ayrı birer nimet. Farkına varabilmek için gönül penceremizi iyice açmak gerekiyor.
Kainatı derin derin koklayın ve derin derin nefes alın.
Kurban Bayramınızı tebrik ediyorum, Rabbim hayırlara vesile kılsın...