Aldıklarımız ihtiyacımız mı, yoksa isteklerimiz mi?
“Kullan, eskimeden elinden çıkar ve başka çeşidini, daha yenisini al.” düşüncesi dayatılıyor. Alışveriş merkezlerindeki ışıklar, ürün yerleştirmeler, müzikler, ardı arkası kesilmeyen göz alıcı reklamlar hep bu mantığa, hep tüketime hizmet ediyor..."
Hayrünnisa YURÇ
-Teknolojinin bize hizmet ettiği zamanlardayız. Devamlı her şeyin daha çok iş göreni, daha pratiği ve daha güzeli seriliyor önümüze. Elimizde işimizi gören aletimiz olsa bile, yeni çıkanı aldırmak için ciddi bir teşvik var. Kendimizi tutmak, ihtiyacımız olanın dışına çıkmamak için sağlam bir irade gerekiyor. Ama, özellikle gençlerde ve çocuklarda bu irade yok. Reklamların ve çevrelerinin tesirinde kalıyorlar, nihayetinde ayaklar yorganlara göre uzatılmıyor ve alınan meta mutsuzluk sebebi olabiliyor…
Günümüzde özellikle mutfak aletleri öyle çoğaldı, öyle çeşitlendi ki, onları bir yere koymak için bir mutfak daha gerekiyor ve kadınların da bu konudaki zaafı iyi biliniyor. Oysa, bir şeyi alırken bir kez iyisini almalı, işimizi görüyorsa da başkasına bakmamalı. Sonra maddi durumumuza göre, eğer fazladan alabiliyorsak da onu ihtiyaç sahiplerine almak çok güzel olur.
Alışverişin sonu gelmez; “Kullan, eskimeden elinden çıkar ve başka çeşidini, daha yenisini al.” düşüncesi dayatılıyor. Alışveriş merkezlerindeki ışıklar, ürün yerleştirmeler, müzikler, ardı arkası kesilmeyen göz alıcı reklamlar hep bu mantığa, hep tüketime hizmet ediyor...
Maalesef “Tüketen tükenir!” gerçeği büyük ölçüde unutuldu. Gazze’de devam eden savaşa, derin açlığa ve soykırıma rağmen, gücü yetmeyenlerin bile yaptığı çok pahalı salon düğünleri, lüks ve konfor harcalamaları son hızla devam ediyor. Kıyafet mağazaları, züccaciyeler tıklım tıklım dolu, ciddi bir israf var. Bizi uyandırmaya ne pandemi, ne de deprem yetmedi. Şimdi de soykırım var, bugün onlara yapılanın yarın bize yapılmayacağını nereden biliyoruz, ki küresel siyonizmin nihai hedefinde Türkiye var, bugün Filistin, Lübnan, Suriye, yarın İran, ertesi gün Türkiye! Allah korusun, ama ateş her geçen gün kapımıza yaklaşıyor. Kendimizi toparlamanın vakti geldi ve çoktan geçiyor…
Bu materyalist dünyanın ve önümüze serilen şaşaalı ürünlerin etkisinden bir an önce kurtulmak lazım. Bunun için kabir ziyaretleri yapalım, ölümü çook düşünelim. Peygamber Efendimiz, “Ağızların tadını acılaştıran ölümü sık sık anınız.” Diyor. Bu konforun, lüksün hesabı, biraz kullanıp attığımız, ya da elden çıkardığımız her şeyin hesabı sorulur, gücümüz yetmediği halde, birileri yapıyor diye yaptığımız, kendimizi ve ailemizi sıkıntıya koymamızın hesabı sorulur.
Bir başka etkili ve doğru bir sözle bitirelim satırlarımızı, “Kabire giren yakalanmıştır…”
Allah iki cihanda yâr ve yardımcımız olsun, verdiği aklı, imandan ışığını alarak kullandırsın. Amiiin…