Kudüs; Gözlerde hüzün...
"Burada kabirlerin üzerlerine beton dökülmüş, yeşillikler nerdeyse yok, şaşırıyorum ve mihmandarımız bize İsrail zulmünün Müslüman kabirlerine kadar uzandığını ve onun için beton döküldüğünü söylüyor..."
Hayrünnisa YURÇ
-Ancak üç mescid için yola çıkılır, Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa ve benim Mescidim Mescid-i Nebevi.
Hadis i Şerif.
Mescid-i Aksa’da geçirdiğimiz Ramanzanı Şerif ayından beri her Ramazanı Şerif ayında gönlüm oralara gidiyor. İlk önce, uçağımız Tel Aviv’e inince gece yarısı saat ikide bütün ışıkların yanık olduğunu hatırlıyorum. Ertesi günü Şabat, yani cumartesi, onların elektrikli eşyalara dokunmaları yasak olduğu için Cuma günü akşamından ışıkları yakıp Pazar günü sabahına kadar böyle kaldığını öğreniyorum.
Ve Kudüs’de Mescid-i Aksa’ya geldiğimizde acının gözlerinde sürme olmuş halini görüp, acıyla Filistinli kardeşlerimizin Ehlen ve Sehlen karşılamalarını ve selamlarını alıyorum ve Mescid-i Haram’a giriyoruz.
Mescid-i Haram 144 dönüm, daha sonra Kubbetüssahra’ya giriyorum. Burası kadınların namaz kıldığı mescid, Muallak kayası altın kubbenin altında ve ben önce çok merak ettiğim Muallak kayasının altına iniyorum. Burası da 40 metrekare, Hz Ömer Kudüs’ü fethettikten sonra Peygamber Efendimizin tarifi ile buluyor burayı ve Muallak kayasının etrafını hem imtihan sırrı kalkar, hem de hamile kadınlar ve çocuklar korkar diye çevresini dolduruyor. Yarısında erkekler, yarısında kadınlar namaz kılıyor. Burada yeryüzünün ilk mihrabı, Hz İbrahim Aleyhisselamın eliyle yaptığı Mihrab var ve Kubbetüssahrayı, Kıble Mescidini, namazgahları, şadırvanları, seyyar, Mihrab ve Minberleri, ecdadımızın izlerini heyecanla ziyaret ediyoruz.
Neredeyse tamamını ecdadımız yaptırmış ve o kadar ince düşünülmüş ki, Şafiler durgun sudan abdest alıyor, Hanefiler akan sudan, şadırvanların bir tarfı durgun su, bir tarafı akan su şeklinde yapılmış. Mescid-i Aksa’nın etrafı surlarla çevrili. Bu surları Kanuni Sultan Süleyman yaptırmış ve Babür Rahme kapısından çıkınca Babür Rahme kabristanını ziyaret ediyoruz. Burada kabirlerin üzerlerine beton dökülmüş, yeşillikler nerdeyse yok, şaşırıyorum ve mihmandarımız bize İsrail zulmünün Müslüman kabirlerine kadar uzandığını ve onun için beton döküldüğünü söylüyor...
Dünyanın hiçbir yerinde buradaki kadar uzun süren ve acılı zulümlerin olmaması bizi derinden yaralıyor. Gündüzleri İsrail polis helikopteri hep dogu Kudüs’ün üzerine uçuyor, geceleri de kameralı balon teftişte. Mescid-i Aksa’nın içi de kameralarla dolu ve El Halil’e gidiyoruz. Yolların etrafı üç metre yüksekliğinde duvarlarla çevrili. Filistinli kardeşlerimiz bu yolları kullanamıyorlar, sadece İsrailliler ve turistler kullanabiliyorlar. Onlar kapılardan izinle çıkabiliyorlar, yani burası açık ceza ve işkence evi. El Halil tam Osmanlı, hiiiç bozulmasın böyle kalsın diyor insan. Zaten Kudüs de bütün orijinalliğiyle ayakta. Taşlar konuşuyor sizinle...
El Halil Camiine’de kapanla giriliyor, Camiinin içinde Hz İshak Aleyhisselam’ın eşi Refika annemizin, Hz İbraim aleyhisselamın ve eşi Sare annemizin kabirleri var. Yusuf Aleyhisselam’ın kabri de buradaymış ama İsrail baskın yapıp otuz kişiyi öldürüp, onun kabrini kendi taraflarına almışlar. Caminin hemen dışında bir çarşı var, esnaf Türkçe biliyor ama bizim paramız buralarda değiştirilmiyor bile ve her şey çok pahalı. Çarşı da aynı Osmanlı çarşıları gibi, açıkta et bile satılıyor ve temiz. Türkleri çok seviyorlar ama gözlerindeki hüzün, gözlerimizdeki hüzünle buluşu yor ve ayrılıyoruz...
Filistin’de yollar, pencereler Ramazan-ı Şerif ayı nedeniyle ışıklandırılıyor. Sesler, kokular, ışıklar renkler ve ilahiler çok farklı bir Ramazan-ı Şerif ayı geçirdik...
Şimdi yurdumuzdayız, ama gönlümüz orada kaldı. Bugün de yine zulüm haberleriyle uyandık. Ne yazık ki ümmet olamamızın acısı bunlar ve güçlü olmamamızın. Dinimizi iyi bilmememizin, bildiklerimizi samimi olarak yaşayamamızın, yaptığımız her neyse iyi yapmamamızın ve oralara gitmememizin, sahip çıkmamamızın....
Mihmanadarımız, dünyada burası kadar turist alan yer yok ama Türkler yeni yeni gelmeye başladılar diyor. Bu çok acı, ne yapıp edip gidelim, ama Peygamberler tarihine bilerek gidelim. Selahaddin Eyyubi’yi anlatan kitapları, Nuriye Çeleğen’in “İffet i Kalp, Siret-i Meryem” kitabını okuyalım. Ve iki bölüm halinde çekilen, “Kudüs, biz burada kalacağız.” belgeselini izleyelim ve çoluk çocuk gidelim.
Tabiî ki bu kadar değil Kudüs izlenimlerim, devam edeceğim. Bu mübarek günlerde dualara ihtiyaçları var hem de çok, ona da vesile olabilmek için yazdım.
Allah yar ve yardımcıları olsun ve bize tam bir uyanış nasib etsin.
Amiiin amiiin amiiin.