20 Mayıs 2023 - Cumartesi

Gençlerimiz evle yuvayı birbirinden ayırt edemiyor

Bugün gençlerimiz evle yuvayı ayırt edemiyor. İçinde hiçbir şeyin eksik olmadığı, borç harç zorluklarda da olsa her şeyin tamam olduğu, dış görünüşüne ve ekonomik imkanlarına bakarak birlikte durmaya karar verdikleri evleri eşleriyle mutlu olabilecekleri

Yazar - Hayrünnisa YURÇ
Okuma Süresi: 7 dk.
323 okunma
Hayrünnisa YURÇ

Hayrünnisa YURÇ

-
Google News

Sıcacık apaydınlık bir evimiz olmalı,

Gözlerimizin ışığıyla aydınlanan.

Muhabbet kokmalı buram buram,

Kalplerimizden her köşeye yayılan,

Bereket ekmeği olmalı soframızın,

Alın terinden damlayan,

Ellerimiz birleşmeli her noktada,

Sadece hayra uzanan.

Gönüllerimiz ulaşmalı doruklara,

Sidretül Münteha’yı sollayan.

Rabbim rıza kasdıyla bakmalı her an,

O olmalı tek kollayan…

 

           Yıllar önce yıkılmış bir yuvanın üzüntüsüyle yaşarken ve o evde misafirken, eğilip arka bahçeye bakınca orada renk renk açan sardunyalar söyledi bu dizeleri…

Evet, ev ve yuva kavramları biribirinden ne kadar da farklı dikkat ettim , Osmanlı devletinde binalar yapılırken kuşlara ev de yapılırmış, ama biz kuşların kendi yaptıkları evlere hiç ev demiyoruz, hep yuva diyoruz. Gençlerimize de evlenirken, yuva kurdular diyoruz. Yuva, ruhların ve bedenlerin sığındığı, mutlu olduğu, gözlerin ışığıyla aydınlanan, içinde bereketin olduğu, helal kazanılıp gönül rahatlığıyla yendiği, birbirini öbür alemde de arkadaş görüp, hata ve kusurların hoş görüldüğü, sadece içinde sığındığımız  dört duvar değil,  gönüllerin bir araya geldiği daimi mekandır. Gönül bağı ve sıcaklığıyla birbirine bağlanan bu yuvalar, onun için ölünceye kadar devam ediyor…

Ne yazık ki bize bu değerler unutturuldu. İlişkilerde,  “Ne derler?”  ya da “Şöyle desinler.” kaygısı o kadar öne çıktı ki,  hayat ne kadar pahalı da olursa olsun gösteriş hastalığının hızla yayılmasına mani olamıyoruz.  Şuurlu bir genç böyle gösterişleri istemese bile, aileler bunu dayatabiliyor. Üzülerek yazıyorum, bunlar olmadığı için verilen sözden, nişandan geri dönülebiliyor. Maddi durumu iyi olmayan aileler bile ne yapıp edip bu bize özendirme adına dayatılan kına, düğün merasimlerini yapıyor. İşin başka bir acı yönü de,  bunu nternet aracılığıyla paylaşıyorlar ve bu yanlış gittikçe yayılıyor. Zaten bu merasimlerin abartılması, helal daireden çıkılması yanlıştı, şimdi daha büyük ve veballi olanları yapılıyor. Daha yuva kurulurken bu büyük yanlışlar yapılırsa temel yanlış atılırsa bu yuva ayakta nasıl kalsın?..

Bugün gençlerimiz evle yuvayı ayırt edemiyor. İçinde hiçbir şeyin eksik olmadığı, borç harç zorluklarda da olsa her şeyin tamam olduğu, dış görünüşüne ve ekonomik imkanlarına bakarak birlikte durmaya karar verdikleri evleri eşleriyle mutlu olabilecekleri mekanlar zannediyorlar. Elbette kurulacak yuvanın eşyaları olmalı, eskiden olduğu gibi tencerede pişirilsin, kapağında yensin demiyor hiç kimse. Ama imkanlar ölçüsünde ve haram girmeden olmalı, eksik olsa da zamanla onun hayali de kurularak, birlikte fedakarlık yapılarak alınmalı. Şimdi her şey çok hazır olduğu için bugün hiç bir şeyin de kıymeti bilinmiyor maalesef...

Yuva kurarken ekonomik imkanlar da göz önünde bulundurulmalı elbette,  lakin insanların ahlakıyla muhatap olunduğu için, dinin kabı olan ahlak da düzgün olmayınca hiçbir şey düzgün olmuyor. Huzur hiç olmuyor. Ve bugün bu  yanlış  kriterler çok öne çıktığı için evlilik yaşı gittikçe uzuyor. Gençlerimiz yaşları otuzları geçtiği halde hala  evliliği düşünmüyorlar. Oysa hayat o kadar uzun değil, eskiler çocuk yaşta evlenirdi, yanlıştı, bugün de ileri yaşlara gitti, yine yanlış.  O uç noktadan bu uç noktaya gelindi...

Tabii ki tek sebebi de bu değil geç evlenmeni. Gençlerimiz çevreleriende bu yanlış bakış açılarıyla kurulmaya çalışılan ve maalesef ayakta kalamayan, çatır çatır yıkılan yuvaları görünce korkuyorlar doğal olarak. Oysa o kadar önemlidir ki yuva kurmak, o yuvayı ayakta tutmak, içinde huzur bulmak, bir insanın mesleği ne olursa olsun dönüp yöneleceği yer yuvasıdır.  Ruhların ve bedenlerin dinlendiği, yaklaşırken ayaklarının hızlanıp, yüreğinin sevinçten hızlı attığı yer yuvasıdır. Sahi ne kadar kaldı böyle yuva? Ne yazık ki çok az, çünkü gençlerimizi yetiştiremiyoruz. Bugün nerdeyse hiç hayra solumayan teknoloji onları bizden aldı, tatlı dille, uygun zaman ve zeminde onlara bir şeyler söylemeye çalıştığımızda bize türünün son örnekleri olarak bakıyorlar...   

Daha yenilerde Afrika’da bir gelin resmi gördüm; çuvaldan elbise, tülden duvak. Altına not düşmüşler, “Bizim gelinliklerimizle ve yapılan düğün masraflarımızla Afrika’da bir su kuyusu, hatta birkaç su kuyusu açılabilir!” yazıyordu. Çok doğru, işte gençlerimize bunu göstermeliyiz. Dünyanın öbür yüzünü, aç, susuz, eğitimsiz, garip yüzünüve onlara iyilik yapmanın insana iyi geleceğini. Ülkemizde yaşanan deprem felaketini de örnek olarak gösterebiliriz, bir anda evsiz yuvasız kaldı kardeşlerimiz. Böyle iyilik  köprülerine o kadar çok ihtiyacımız var ki, asrın felaketine uğrayan kardeşlerimizin her şeye ihtiyaçları var, toklar yesin ve eğlensin diye yapılan düğün masrafları o kardeşlerimize aktarılsa,  dualar alınsa, kurulan yuvaya ne kadar sağlam ve önemli bir manevi bir temel olur.

Gençlerimize, çocuklarımıza bu iyilik köprülerinin onları mutluluğa götüreceğini, merhametin ayağa kalktığında dünyanın düzeleceğini yaşayarak anlatmalıyız. inşallah başarırız, kurulan ve kurulacak olan bütün yuvalara iki cihan saadetleri duasıyla...

Kurulan ve kurulacak olan bütün yuvaların gerçek bir yuva olması dileğiyle...

NOT: Çevremizdeki  gençlere, nişan-düğün hediyesi, doğum günü hediyesi olarak Sema Maraşlı’nın evlilikle ilgili çok güzel ve doğru tesbitleri olan, hikayelerle dolu kitaplarını hediye edelim. Bizim anlatamadıklarımızı o çok güzel anlatmış,  sağlıcakla kalın.

 

#
Yorumlar (1)
Hatice mıngır
22.05.2023 12:45
Elinize sağlık çok güzel bir tesbit çok doğru yazmışsın kardeşim
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları